TARİHİMİZİN ACI BİR SAYFASINI DAHA AÇIYORUZ.
OKUYUNUZ, OKUTUNUZ.
Değerli Arkadaşlarım,
Bir millet düşünelim ki yüzlerce boy ve budunlara ayrılıyor Asya’dan Anadolu’ya Avrupa’ya, Mısır’a, Mezopotamya’ya Medeniyet ve Türk kanını götürüyor, gittiği her yerde ayrı kavim devletleri veya ileride millet varlığını teşkil edecek toplulukları meydana getiriyor,
Tarihin muhtelif dönemlerinde dünyanın üçte ikisinde hâkim medeniyet olarak varlığını sürdürüyor, her seferinde yeni ulusların doğmasına sebep oluyor,
Böyle muhteşem bir millete küçük bir millet nazarıyla bakmak, Tarih boyunca süren varlığını ve başarılarını başkalarına mal etmek, sahte ırk teorileri ile aleyhinde ağır itham ve teoriler oluşturulması kabul olabilir mi?
Bundan 4000 yıl önce Çin gibi bir devleti en moren usullerle kurmuş toplamda 3000 yıl yönetmiş, gelişen imkânlara göre yollar, atlı arabalar, çiftçilik, tarım kooperatifleri ve modern şehirler kurmuş bir millet zayıf telakki edilebilir mi?
Bir millet ki orta Asya’da Avrupa’nın iki misli araziye adını vermiş böyle bir millet küçük bir millet olabilir mi?
M.Ö..8.000’lerden itibaren Avrupa’ya yaptığı göçlerle Avrupanın medeni bir toplum haline gelmesini sağlamış, Avrupa’da yerleşerek Bu gün sarışın kumral bir çok milletin temelini oluşturmuş, (Prof.Dr.Eugene Pittard’ın II.Türk tarih Kongresine sunduğu tebliğ, vd) Eskiçağda ve Miladi asırlar boyunca onlarca büyük devlet kurmuş, 44 Milyon Km2 alanda bilinen tüm dünyaya hükmetmiş bir millet önemsiz telakki edilebilir mi?
TÜRK TARİHİ DÜNYA MEDENİYET TARİHİDİR
Değerli Arkadaşlarım,
Türk Milletinin, orta Asya’dan Ön Asya Avrupa Afrika hatta Amerika’ya uzanan tarihi çizgide yeri ve rolü, Türklerin, Milliyetçilik- Türklük –Türk Milli Kültürünü yayma mücadelesi ile birlikte değerlendirilmelidir.
Asya’nın Brakisefalleri olarak tarih sahnesinde yer alan Türkler Buzul Çağından Cilalı Taş ve Bronz kültürüne kadar doğanın değişen koşullarına uyum sağlayarak yaratıcı zekâsı ve gayretiyle diğer toplumlara önder olmuş ileri ki yüzyıllarda toplumsal gelişmeyi sağlamıştır.
Türkler, Modern Şehirler kurmuş, bilim, Hukuk, kültür, sanat, Harp sanatı vd dallarında öncü ve sürekli gelişim halinde olmuştur. Yüreği cesareti savaş kabiliyeti ile dünya tarihindeki bu günkü gelişimin öncüsü olmuştur.
Osmanlı ve Selçuklu döneminde yöneticilerin — bazı dönemler-hariç yoğunlukla devam eden gayri milli zihniyeti, Türk düşmanlığı ve Türklere yapılan zulüm duraklamaya sebep olmuş, bilhassa Osmanlı’da devşirmelerin yönetime gelerek 500 yıl süreyle Türk Milletine zulüm ve Türk ırkına yönelik adeta soykırım halini alan katliamları ve Türklerin kurduğu devlete ihanet içerisinde olmaları sebebiyle Türklerin gelişmesinin önüne geçilmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile Büyük Türk Milleti Atatürk’ün önderliğinde yeniden bir şahlanışa geçmiş ise de Atatürk’ün ebediyete intikaliyle birlikte başlatılan yanlış politikalara paralel olarak Milliyet duygusunun zayıflaması yönündeki faaliyetler de hızla devam etmiştir.
BÜYÜK ÖNDER ATATÜRK’ÜN ÇİZDİĞİ YOLDA YÜRÜMELİYİZ
Değerli Arkadaşlarım,
Atatürk’ün ebediyete intikaliyle birlikte her sahada olduğu gibi Türk Tarihi gerçek hüviyetinden uzak hale sokularak önemsizleştirilerek anlatılmış, Türk olmanın değerini anlamaktan uzak bir neslin yetişmesi için elden gelen yapılmış, milli konularda bile Batı’nın planları dillendirilmiş, Batı’nın dayattığı Tarih eğitimi ile Son buzul çağından bu güne dünyaya ışık olmuş Türk tarihi M.Ö.209’de Mete Han ile başlayan kısır bir tarihe dönüştürülmüştür.
Değerli Arkadaşlarım,
Batı’nın Türklere yönelttiği suçlamalardan birisi de “ Moğollarla aynı ırktan geldiğimiz yani Sarı ırka mensup olduğumuz” iddia ve iftirasıdır. Yarın bu iftiranın 40 yıl süren yayınlar ve okul müfredatlarına giren yalanlar sebebiyle Batı kamuoyunda yer bulmasını ve neticesinde atılan iftiraları ve maruz kaldığımız olayları anlatacağız.
TÜRK YURDU ÖTÜKEN
Sevgili Okurlar,
Moğollar bir milletleşme yolunda bir kavim değil Türklerin yaşadığı bölgelere OLDUKÇA UZAK bölgelerde yaşayan hayvancılıkla uğraşan çok küçük ve ehemmiyetsiz bir topluluktur. En küçük toplulukların bile vaziyetleri Çin kaynaklarında izlenmişken Moğolların Cengiz Han öncesi Çin kaynaklarında adları ve sanları yoktur.
Bu sebeple Moğollar’ın Ötüken’e yerleştikleri döneme kadar Türklerle hiç bir ortak geçmişi veya münasebetleri olmamıştır. Bugünkü Moğolistan Moğollarla ilgisi bulunan veya Türklerle savaşarak kazandığı bir yer değildir. Moğolistan’ın savaşmadan işgal ettiği bölge olan “Ötüken” binlerce yıllık Türk yurdudur.
Evet, bu günkü Moğolistan, Kadim Türk Tarihinde Türklerin Kutsallık izafe ettikleri yurtlarıdır. Moğolistan’ın ortasında bulunan Ötüken Ormanları Hunların atalarına, Hunlara ve Göktürklere Başkentlik yapmıştır
Bu gün Hac farizasının yerine getirildiği mekânlar Müslümanlar için neyse Türkler için de Ötüken öyleydi. Eğer Milli değerlerimize sahip çıkarak yeniden tarihteki şanlı yerimize gelmeyi istiyorsak tüm eserlerimizi ve kutsal mekânlarımızı iyi bilmeli onlara sahip çıkmalıyız.
Göktürk Devletinden kalma, 7 ve 8. asra âit en eski taş kitabeler. Üzerinde, Türk Yazılı kültürümüzün ilk örneklerinden bengü taşları bulunmaktadır. Moğolistan’ın kuzey-doğusunda, eski Orhun Nehri yatağına dikilmiş oldukları için bu kitabelere Orhun Abideleri denilmektedir.
Göktürk Devletine âit oldukları için de Göktürk Kitabeleri de denmiştir. Abidelerde adı geçen Ötüken Ormanı, Türklerin Birinci İstiklâl Savaşını kazanan Kutluk Kağan tarafından, yeni Türk devletine idare merkezi olarak seçilen yerdir.
Türklerin kutsal mekânı Ötüken, matematiksel konum olarak 47° Kuzey paraleli ile 101° Doğu meridyenlerinin çakıştığı yer olarak tarif ediliyor Ötüken Türklerin kutsal mekânlarını nasıl kaybettiklerini daha sonra nasıl başkalarına mal edildiklerinin hazin durumudur.
Muhtelif bilim adamlarımızca bulunduğu yer hakkında çeşitli görüşler öne sürülen Ötüken Ünlü Türkolog A. Von Gabaın’in dediğine göre, güneyinde Hangay (Hsün-chi) Dağı, kuzeyde ise Tamir ırmağı ile çevrelenmiş doğal savunma kalesi durumunda olan bir yayladır.
Gök Türklerin başkenti olan Ötüken bölgesinde başlıca üç ırmak vardır. Bunlardan Orhun Irmağı, şehrin güneyine bitişik dağlardan çıkıp kuzey-doğuya doğru, Tamir Irmağı, şehrin batısından geçerek kuzeye doğru, Kurban Tamir Irmağı ise kuzey doğuya doğru akar.
Bu ırmakların her üçü de, başkentin yaklaşık 48 km (30 mil) kadar kuzeyinde bulu¬nan bir yerde birleşerek büyük Selenga nehrini oluşturmaktadır. Güneyinden Hangay Dağı, kuzeyden de Tamır ırmağı ile sarılmış olan Ötüken yaylaları, tabii ve yüksek bir kale vaziyetinde idi.
Yaylanın bu vaziyeti, müdafaasını kolaylaştırdığı gibi, orada hâkim olan kuvvetin etrafa nüfuz ve tesirini de kolaylıkla temin ediyordu. Onun için bu dağ diğer bütün uruğ ve milletler için daima önemli bir devlet merkezi, yaz için gayet iyi bir yayla ve mükemmel bir korunma yeriydi.
Ötüken dağının bu fevkalâde vaziyeti buraya eller gözünde tarih boyunca süren büyük ehemmiyet kazandırmış Türkler tarih boyunca bu dağın kutsiyet ocağı ve mukaddes ruhun ikametgâhı olduğu kanaatini doğurmuştur.
Ötüken, Çin’e taarruz eden Türk orduları için bir üs ve mühimmat merkezi olması sebebiyle olduğu gibi, burasının savunulması kolay olmuştur.
Türkler tarih boyunca Milli kimliklerine, Dillerine ve Sahip oldukları Yurtlarına önem vermişlerdir. Milliyetçilik şuuru dünyada 19.yy’da uyanmaya başlamışken Türkler binlerce yıldır bu şuuru zaten yaşamaktaydılar.
Bu sebeple Türklerin değer verdikleri ve kesinlikle tek bir karışından bile vaz geçmedikleri bir değerleri daha vardır. Bu da vatan toprağıdır. Türkler canlarını vermişler ancak tek bir karış Yurt toprağından vaz geçmemişlerdir
TÜRK DEVLETLERİNİN YIKILMASI ÇOK KANLI OLMUŞTUR.
Sevgili Okurlar,
“Türk tarihinde hanedanların bitip yeni hanedanların geldiği, Türk tarihinin birbirinin devamı olduğu” şeklinde çok yanlış bir biçimde anlatılır. Hâlbuki her devletin yıkılışı çok kanlı olmuş ordular yok edildiği gibi çoğu defa halkın bile yarıya yakını kılıçtan geçirilmiştir.
Gök Türk devleti de bunlardan birisi olmuştur.
Gök Türk devleti, Bilge Kağan’ın 25 Kasım 734 yılında Buyruk Çur tarafından zehirlenerek öldürülmesiyle birlikte bir anda yıkılışa doğru geçmişti. Yoğun saldırılar üzerine hanedan mensuplarından birçoğu Çin İmparatoru Hsüan Tsung’a teslim olmuşlardı.
Son Gök Türk kağanı Wu-su-mi-şi (Ozamış)744 yılında Basmıl, Karluk ve Uygur boyları tarafından mağlup edilerek öldürülmüş, zavallı Ozamış Kağan’ın bahtsız başı bir törenle Çin’e gönderilerek Çin İmparatoruna takdim edilmişti.
Sevgili Okurlar,
Göktürkler gibi muhteşem bir Türk Cihan devletinin tarih sahnesinden kaldırılması çok acı bir olaydır. Bunu yapanların diğer Türk devletleri olması daha acıdır. Bizi asıl üzen ise Göktürk Devleti yıkılmakla kalmamış Göktürklerin ele geçirilenleri imha edilmiştir. Bir kısmı Çine kaçarak canını kurtarmış diğer bir kısmı Oğuzlara sığınmıştır. Çin’in kalan Göktürkleri Uygurlara teslim edeceğinin anlaşılması üzerine, Oğuzlar büyük bir orduyla Çin’e giderek Bakiye Göktürk boy ve budunlarıyla birlikte kendi Yurtlarına dönmüşlerdir. Bu sebeple Oğuzların nüfusunda Göktürkler önemli yer tutmuşlardır.
Bu sebeple Türk tarihinin bir bütün olduğu, devletlerin sadece hükümdarlığın devir teslimi şeklinde gerçekleşmediği gibi bir önceki devlet tahrip edilmeden ve üyeleri katledilmeden devir ve teslimin gerçekleştiği olayın bir tek örneği vardır. Tarih boyunca sadece Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine geçişte böyle bir vaziyet mümkün olmuştur. Cumhuriyet kurulduğunda yaptıkları ihanetlerle ilgili cinayet işlemeyenler sürgün ve benzeri küçük cezalar verilerek bir anlamda affedilmiştir.
TÜRK YURDU ÖTÜKEN SAHİPSİZ KALDI
Sevgili Okurlar,
745’de Gök Türklerin kudretini kıran Uygurlar bu andan itibaren bütün Orta Asya’nın hâkimi olmuşlardı. Gerek menşe efsanesindeki paralel zıtlık, gerekse Mani dininin kabulüyle, Uygur hanedan ve yüksek aristokrasisinin Ötüken’in kutsiyeti ve burasının muhafazasının önemi konusunda Gök Türkler kadar hassas davranmamışlardır.
Ötüken’deki Uygur devleti ancak 840 yılına kadar varlığını sürdürebildi. 840 yılından önce kendisi de bir Türk olan Kırgız reisi A-je; “Uygurların altın çadırını alacağım ve önüne bayrağımı dikerek, atlarına geçit resmi yaptıracağım” demişti.
Gerçekten Kırgızlar, 840 yılında Uygur devletine son vermişler, Uygurlar korku ve panik ile sağa-sola dağılmışlardı. Uygurlar, Tarihi Türk yurdu Ötüken’i ellerinde tutamayarak, buraların yabancı kavimlerin eline geçmesine sebep oldular ve Türk tarihinin seyrini değiştirdiler. Kırgızların 840 etrafında Ordu-Balığ’ı almasının ardından, Uygurlar güneye doğru, evvelden de yayılmış oldukları Türkistan ve Kansu bölgelerine göç ettiler.
İşte böylece Türklerin binlerce yıllık Kutsal yurtları Ötüken ve Ötüken deki binalar eserler Anıtlar sahipsiz kaldı!
Bin yıllık Büyük Hazar İmparatorluğu Peçeneklerin ani bir saldırısıyla bir anda böyle dağılmış ve darmadağın olmuş Koskoca Hazar Yurdu pusuda bekleyen Rus Knezinin eline kolayca geçivermişti.
Bunlar tarihimizin ibret sayfalıdır. Tüm devletlerimizin tarihini anlatacağız..
Ötüken uzunca bir süre sahipsiz kaldı. Türklerin yaşadığı Ötüken’den 1500-2000 Km mesafede Kuzeydoğu da hayvancılık yaparak yaşayan Moğollar Cengiz’den 2 asır önce, küçük bir nüfus ile sahipsiz kalmış Ötüken’ civarına yerleşmişler 200 yıl burada çoğalarak Yurt edinmeye başlamışlardır.
Mete’nin çöllük kısmı için bile Yüeçilerle kahramanca savaştığı Ötüken Mete’den 1200 yıl sonra sahipsiz bırakılmış ve Moğollara yurt olmuştur.
MOĞOLLAR TÜRKLERDEN KALAN MEZARLARA VE ESERLERE SAHİP ÇIKMADILAR.
Sevgili Okurlar,
Türklerde mezar kutsaldır. Türkler mezarlarına öldürdükleri devlet adamlarının veya hükümdarların heykelciklerini dikilmesini isterlerdi.
Türk Yurduna yerleşen Moğollar Türklerden daha geri bir kültüre sahip bulunuyorlardı. Moğollar Türk Mezarlarının ve heykellerin hayattaki insanlara zarar vereceği inancında oldukları için Orhun bölgesindeki heykellerin kafalarını kırmışlar, mezarları talan etmişlerdir. Bu gün sağlam kalabilen abideler ve mezarlar oldukça azdır.
Cengiz Han büyük bir kağan olma istidadı gösterir göstermez, ilk ele geçirdiği yer Ötüken olacaktır. Ötüken’i ele geçirmek demek; tarihin her döneminde Gök Tanrı tarafından bir kişiye kut verilirse ve kağan olarak seçilirse onun Ötüken’i ele geçirmesi mukadderdir ya da Ötüken’i ele geçiren bir kağanın meşruiyetinden hiç kimse şüphe etmeyecektir. Bu sebeple Cengiz Ötüken’i ele geçirecek ve orada Karakurum adıyla bir baş şehir kuracaktır. Daha önce Uygurların, Göktürklerin başkentliğini yapan bölge Moğollara başkentlik yapacak. Kuzeydoğu Türkistan’da kalan pek çok Türk boyu zaman içerisinde yavaş yavaş Moğollaşacaktır.
MOĞOLLAŞMIŞ TÜRK BOYLARI
Sevgili Okurlar,
Türk yurdu Ötüken’in Moğoller tarafından işgali üzerine, bu gün Moğol boyları sanılan Merkitler, Darhatlar, Toğrullar Türk asıllıdırlar. Nitekim konunun uzmanlarından Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU bölgede bir yıl kalmış, bütün Türk boy ve budunları ile görüşmüştür. Ne kadar üzücüdür ki bu gün Moğol sanılan bu budunların temsilcileri hocamıza “ Biz Türk asıllıyız ama zaman içinde Moğollaştık, Türkçe konuşmayı unuttuk” diyeceklerdir. Prof. Dr. Çobanoğlu Bölgede yaşayan Hotonlar başta Moğolistan’da bugün yaşayan Moğollaşmış Müslüman Türkleri incelemiştir.
Bu gün halen Batı Moğolistan’da Bayan Ölgey denilen yerde Kazaklar yaşamaktadır.. Nüfusları 250 bin civarındadır. Dolayısıyla iki milyon nüfuslu bir ülkede 250 bin, çok büyük bir nüfustur ve Kazaklar Batı Moğolistan’da hâkimdirler. Özetle bu gün oldukça küçük bir nüfusa sahip Moğolların nüfusunun yarıdan fazlası Moğollaşmış Türklerdir.
Daha önce de söylediğim gibi Moğollerin çoğu Moğollaşmış Türktür. Ancak Türklerin içerisinde Moğol nüfus etkileşimi %1 bile değildir. Bu oran nüfus bakımından da bellidir. Soykırıma uğradığı için kala kala 300 Milyon kalmış Türk nüfusa rağmen Moğol nüfusu 3 Milyon civarındadır.
Kaldı ki Türkler Alpen Brakisefal ırktır. Moğollar Mongoloid’dir. Moğollar Ötüken’e yerleşinceye kadar hiç bir münasebetimiz ve ihtilatımız (Evlilik yoluyla karışma) söz konusu değildir.
Moğolların nüfusu 3 Milyon civarında olup tüm Moğolların genetiğinde Türklere karşı ilgi vardır. Bizi seven bu insanlarla bizim ne alıp veremediğimiz olabilir? Dünya’da uğraşacak kimse kalmadı da Moğollar mı kaldı?
Bizim anlatmak istediğimiz açık açık yazdığımız halde çarptırılmaktadır.
Biz “Türk Moğol ırk birlikteliğini anlatan tarih uydurulmuştur. Batı’nın elinde daha önce kullandığı ‘Sarı ırk nazariyesi’ çerçevesinde bir koz olması bakımından Türk gençliğinin zihninde Türk Moğol ortak tarihi varmış gibi sahte bir tarih şekillendirilmektedir.” Diyoruz.
Türk Moğol tarihiyle ilgili yalanları ilk defa delilleriyle ortaya koyuyoruz.
Biz “ Cengiz Han öncesinde Türklerle Moğolların ortak bir tarihi olmamıştır. Bu uydurmadır” diyoruz ve bunun “Türk ırkını karalamak için içimizdeki çaşıtlar tarafından hazırlanarak Türk tarihi içerisine monte edildiğini” anlatıyor ve anlatmaya devam ediyoruz.
Önce bir okuyun bakalım ne diyoruz!
HER IRK GÜZELDİR
Sevgili Okurlar,
Bizim her ırka saygımız vardır. Her ırkın kendine göre bir güzelliği vardır. Biz bize düşman olanların acımasız düşmanlarıyız.
Ancak Batı, bizim tarihimizi Moğollar üzerinden aşağılamakta, bize ait olan zaferleri başarıları, muhteşem geçmişimizi Moğollar ile paylaştırmakta daha sonra da bizi Moğol sayarak Anadolu’dan çıkarılmamız gerektiği tezini kendi insanlarının kafasına zerk etmektedir. Yarın anlatacağımız gibi Şark Meselesi adı verilen bu suçlamalar mesnet gösterilerek 10 Milyondan fazla Türk katledilmiştir.
Batı “Türkler Mongoloiddir Balkanlardan çıkarılmalıdır” iddiasıyla kan dökerken Asya bilim sahasında Türk varlığına duyulan husumet nedeniyle yazdırılan bu gün eski kaynak kabul edilen kitapları cımbızla bulmuşlar yine aynı husumet ve açıkgözlüğü yansıtan kitapçıkları kendi nazariyelerine mesnet olarak kullanmışlardır.
Bizde bunları önümüzdeki 3 gün boyunca cevaplayacak Türk varlığına yönelik oyunları bozacağız.
TÜRK MİLLETİ ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLARI BOZMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Sevgili Okurlar,
Biz Türk Milletiyiz. Oğuz Kıpçak Peçenek vd seçkin Türk boylarındanız. Türk Irkı anlatacağımız gibi sarışın mavi gözlü Son buzul çağından evrim geçirmiş Alpen Brakisefal, en güzel en zeki, en kuvvetli ve başarılı bir ırktır. Moğollar ise Mongoloid’tir. Biz ırkçı değiliz ancak ırkımıza ortak getirilmek istenilince veya Türk ırkı üzerinde iftira veya karalamalar söz konusu olunca kendimizi bunları cevaplamak zorunda hissederiz. ..
Bu konuları daha önceleri de değişik şekillerde anlatmamıza rağmen paylaşımlarımızı okumadan, Türkçülük yaptıklarını sanarak Batı’nın Türk gençlerini çekmeye çalıştığı tuzakların içerisine düşmüş vaziyette bize hamasi söylemlerle hakaret veya ithamlarda bulunan arkadaşlarımızın durumu onların bilgisizliği bakımından bizi üzmektedir. Türk Milleti olarak önce okuyup kendimizi geliştirmek zorundayız. Bilgi en büyük güçtür. Tüm değerli arkadaşlarımızın bilginin çelik zırhlarıyla donanmaları Batı’nın Türk Milleti üzerinde hazırladığı tüm oyunları bozmaları gerekmektedir.
Değerli Arkadaşlarım,
Aslında M.Ö.1800’lerde Mezopotamya’da hakimiyet kurma mücadelesine girişmiş ve Mezopotamya da Babil hükümdarlığını 550 yıl kesintisiz idare eden bu günkü Oğuzların atası Kassitler/Guzları anlatacak, daha sonra Oğuzlar, Selçuklular ve Osmanlılar şeklinde Türk tarihinin önemli sayfalarını anlatarak devam edecektik.
Ancak Moğollar ile ilgili önceleri yazdıklarımız sebebiyle Sosyal Medya’da Türkçü olarak faaliyet gösteren arkadaşlarımız tarafından ağır hakaret ve ithamlar söz konusu olunca bu arkadaşlarımızın aydınlanması amacıyla bu konuya geçtik.
Konularımıza hızlı dönmemiz bakımından yarın “Batı’nın 19. Yüzyıl son çeyreğinde ve 20. yüzyıl başlarında “Şark Meselesi” kapsamında liderler seviyesinde ileri sürdüğü “Sarı ırk Moğol ırkına mensup olma iftirası ve neticelerini” anlatacağız.
Yarından sonra ise “ 14.yy başlarında Türk Moğol ırk birlikteliği senaryosunun nasıl hazırlandığını “ anlatacağız.
3. Bayram günü ise “ Zeki Velidi Togan’ın neden Yurt dışına sürüldüğünü Atatürk’e yazdığı mektuplara rağmen, Atatürk’ün sağlığında neden affedilmediğini ilerleyen yıllarda ki Türk tarihine zarar veren hadiselerdeki payını” anlatacağız.
Bizi izlemeye devam edin.
Tüm değerli arkadaşlarımıza Sevgi ve Saygılar sunar Mutlu Bayramlar huzurlu sağlıklı güzel günler dilerim.

TANER ÜNAL
31 Temmuz 2020 Saat 04.45