Karabağ’a Kavuşma Hayalinin Sembolü Hâr-ı Bülbül

Hâr-ı Bülbül çiçeği, “Ophrys mammosa” adlı bir orkide türüdür. Yalnızca Karabağ’da, Şuşa toprağında yetiştiğine dair inançların etkisiyle bu çiçeğe efsanevi anlamlar yüklenmiştir. Azerbaycan edebiyatında kendine özgü yer edinen Hâr-ı Bülbül çiçeği, edebî eserlere konu olduğu gibi, efsane ve rivayetlerle de adından söz ettirmektedir.

Bir rivayete göre, Hâr-ı Bülbül çiçeğine âşık olan bülbül, aşk nağmeleri söyleyerek göğsünü onun dikenine dayar ve kendini feda eder, böylece âşık-bülbül ile maşuk- çiçek ebediyen kavuşmuş olurlar. Doğanın büyüsüyle gül ile bülbülün böylesine hayret edici vuslatı başka hiçbir yerde görülmemektedir. Hâr-ı Bülbül çiçeği, doğada eşi benzeri bulunmayan bu esrarengiz kavuşmanın sembolüdür.


Hâr-ı Bülbül çiçeği görünüşü ile bu sembolü yaşatarak efsaneleşmiştir. Bu gibi rivayetler, Ağabeyim Ağa’nın kaderiyle bağdaştırılmaktadır. Hâr-ı Bülbül çiçeği, Ağabeyim’in vatana kavuşma hayalinin sembolüdür. Sovyetlerin dağılmasıyla patlak veren Karabağ savaşından ve Şuşa’nın işgalinden sonra, Hâr-ı Bülbül, Türk halkının Karabağ’a kavuşma hayalinin sembolüne dönüşür ve yeniden şiirlere konu olmaya başlar. Örneğin, “Biliyorum, hiç görmedim seni, Hiç ellerime alıp koklamadım” diyen Osman Baş, “Hâr-ı Bülbül” adlı şiirinde; Karabağ simgesinin “feryadını yüreğinde hisseder”, “Mehmetçik hazırlık yapıyor sefere, Dik dur vatan toprağında, alnın açık olsun…” der (Baş, 2013: 96). “Hâr-ı Bülbül (2)” isimli altı dörtlükten oluşan bir diğer şiirinde ise “Bekle bizi sana geleceğiz…” diyen Osman Baş, yine Hâr-ı Bülbül’e şöyle hitap eder:


Ey Türk’ün cananı, ey Hâr-ı bülbül,
Sözüm sözdür, geleceğim bir tanem.
Esaret altında açılmayan gül,
Sözüm sözdür, geleceğim bir tanem.
(Baş, 2019)


Hâr-ı Bülbül çiçeğinin adı, sanatçı Ahmet Şafak’ın “Karabağ” şarkısında da geçmektedir. 2017’de Bolu Belediyesi tarafından açılan “Karabağ Parkı”nda, Azerbaycanlı heykeltıraş Akif Asgarov tarafından yapılan Hâr-ı Bülbül çiçeğinin heykeli bulunmaktadır.

Vatan Bağı ve Sarı Bülbül


Ağabeyim Ağa’nın Vatan Bağı Al-elvandır başlıklı şiiri, Sarı Bülbül adlı ünlü Azerbaycan halk şarkısının sözlerini anımsattığı için bu iki şiirin karıştırıldığı görülmektedir. Vâsif Guliyev’e göre, halk, Ağabeyim Ağa’nın şiirine beste yapmış, ağızdan ağıza geçip dilden dile düşen şarkı, şair ruhunu, halk ruhunu yaşatarak günümüze dek ulaşmıştır. “Bilinmeyen bir müellifin bu şiire bestelediği şarkı adeta Ağabeyim Ağa’nın kederli hayatı hakkındaki musikili hikâyedir” (Quliyev, 1998: 77). Hatta Ağabeyim’in kendisinden de besteci gibi bahsedilmektedir (Vəzir, 2016: 6). Öncelikle, Sarı Bülbül adlı ünlü türkü sözlerine bakıldığında (El çələngi, 2004: 147), bu iki şiirde yalnızca dört mısranın aynı olduğu görülmektedir.


Türkü, dört beyitten, Ağabeyim’in şiiri ise beş beyitten oluşmaktadır. Ağabeyim Ağa’ya ait edilen şiirin ilk dörtlüğünün iki mısrası, “Sarı Bülbül” türküsünün başında, diğer iki mısrası ise türkünün sonunda geçmektedir: “Vatan bağı” alelvandır, Yok içinde Hâr-ı Bülbül.”, türküde ilk beytin 1. ve 2. dizesinde, “Neden her yerin elvandır, Göğsün altı sarı, bülbül?!” mısraları ise türküde son beytin ve dizesinde geçmektedir. Türküdeki şu beyitte ise Ağabeyim’in şiirindeki karamsarlıktan uzak, iyimser bir ruh hâlinin sergilendiği görülmektedir:


Oku, kuşlar dile gelsin,
Hoş nefesin ele gelsin,
Yârim güle güle gelsin,
Ben çalanda tarı, bülbül,
Sarı bülbül, sarı bülbül.

(El çələngi, 2004: 147).


Ayrıca, bir türkünün tarihinin 18.-19. yüzyıldan çok daha eskilere dayanma olasılığı vardır. Dolayısıyla Ağabeyim Ağa’nın, türkünün başında ve sonunda geçen ikişer mısrayı şiirine ilk beyit olarak seçme ihtimali daha güçlüdür.


Sonuç


“Ağabacı” mahlaslı Ağabeyim Ağa Cavanşir, Azerbaycan edebiyatında kadın sanatkârlar arasında ilk gurbet şairi olarak bilinmektedir. Ağabeyim Ağa, en az sanatı kadar rivayetlerle donatılmış tarihî kişiliği ile de dikkat çekmektedir. Ağabeyim Ağa’nın’nın ünlü olmasının temel nedenleri şunlardır: Karabağ Hanının kızı olması; İran şahına baş harem olmak üzere, aslında ise bir “siyasi rehine” olarak Tahrana gönderilmesi; zekiliği, güzel konuşma yeteneği, aktif sosyal, siyasi faaliyeti, İran sarayında saygı görmesi; edebî faaliyeti. Eserlerinin az olmasına rağmen sırf bu özellikleri sayesinde 19. yüzyıl başlarında Karabağ tarihinde en ilgi çeken kadınlardandır.


Ağabeyim Ağa’nın kişiliği, siyaset ve edebiyatın birleştiği nokta gibi dikkat çekmektedir. Bu yüzden edebî eserlere de konu olmuş, hakkındaki gerçeklikler ve rivayetler birbirine karışmıştır. Vatanı Karabağ’dan ayrı kalması onu hem manen hem de tarihsel olarak Karabağ’ın ayrılmaz parçası hâline getirmiştir.


Karabağ meselesinin en hassas ve güncel problem olması üzere özellikle 1990’lı yıllardan başlayarak Ağabeyim Ağa, edebî camiada “Vatan Bağı Al-elvandır” başlıklı şiiriyle adından sıkça söz ettirmeğe başlar. Şiir, şairin vatan hasretini, sıla derdini biraz olsun dindirmek çabasının boşa gitmesiyle yaşadığı hayal kırıklığı sonucunda meydana çıkmıştır. Karabağ’a kavuşma hayalinin sembolüne dönüşen Hâr-ı Bülbül çiçeği, vatan ile bağlarını koparmayan Ağabeyim ile özdeşleştirilmiştir. “Vatan Bağı Al-elvandır” şiiri, Ağabeyim Ağa’nın olduğu kadar, vatanı işgal altında kalan Azerbaycan halkının da kader yolu hakkında hazin bir destan niteliğindedir.

Ağabeyim Ağa’nın yaşam hikâyesi ve şiirleri, vatan hasretini orijinal şekilde ifade etmektedir. Şairin günümüze ulaşmayan eserlerini bulmak için İran’daki arşiv ve kütüphanelerde araştırmalar yürütülmesine, cönkler üzerine incelemeler yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Menbe beledir: BARMANBAY, Afina (2020). «Gurbet Şairi Ağabeyim Ağa Ağabacı Ve Vatan Bağı».  Sosyal Bilimler Alanında Akademik Araştırmalar, İzmir: Duvar Yayınları, s. 27-42. megaleden bir parçadır 

Bu xəbəri paylaşın: