Tüm Kanıtlarıyla İskitlerin Türklüğü

DOÇ. DR. EREN KARAKOÇ

Giriş

Tarihseverler arasında İskitlerin Türk olduğuna inanan veya inanmayan birçok kişi bulunmaktadır. İnanan veya inanmayan kişilerden kimi, okudukları çeşitli kaynaklar mantıklarına yatkın olduğu için görüşlerini savunmaktadır. Kimi ise katı ideolojilerinden ötürü, sadece tek taraflı görüşü savunan bir veya birkaç kaynağı okuyarak kesin yargıya varmakta ve bunu dayatmaktadır. Ben, uzmanlığı özellikle Eskiçağ olan bir akademisyenim. Dolayısıyla Eskiçağ’da büyük bir coğrafyaya yayılan ve hakim olan İskitler hakkında neredeyse tüm makaleleri ve kitapları inceleme fırsatına sahip oldum. Onlar hakkında ortaya atılan tüm görüşleri ve bu görüşlerin dayanaklarını inceledim. Sonuç olarak, İskitlerin İrani kavim olduklarını savunan tarihçilerin kaynaklarının gayet yetersiz ve sığ olduğuna şahit oldum. Örnek verirsek bu tarihçiler, İskitlerin dillerine Hint-Avrupa grubuna dahil olan İrani bir dil deseler de, bunu kanıtlayacak karşılaştırmalı ne gerçek bir tablet, ne de gerçek bir yazıt ortaya koymamaktadırlar. Bilindiği gibi İskitler, Orta-Asya’dan Avrupa düzlüklerine kadar çok geniş bir coğrafyaya yayılmış boylar halinde yaşamış, bu bölgelerde M.Ö. 8. yüzyıldan M.Ö. 1. yüzyıla kadar hakimiyet kurmuştur. Bu boylardan biri olan Massagetler, İran coğrafyalarına yayılmış, burada önce Medler, sonra da Perslerle gerek savaşlarla, gerekse barış dönemlerinde siyasi, sosyal ve ekonomik alışverişlerle iletişim halinde bulunmuş ve bir süre sonra akrabalık ilişkileri kurmaya başlamıştır. Bu tarihçiler, Massagetlerin tarihine dayanarak ve tarihi çarpıtarak, Avrupa ve Orta Asya coğrafyasında yaşayan tüm diğer İskit boylarına da İrani demektedirler. Öte taraftan İskitlerin benim gibi Türk Uygarlığı olduğunu savunan tarihçilerin elinde ise bu kavmin kültürüne, yazısına ve diline ait yeterli kanıt bulunmaktadır. Bu kanıtlardan açıkça İskitlerin bir Türk uygarlığı olduğu kolaylıkla ortaya çıkmaktadır

İskitlerin Türklüğü

İskitlerin dili ve yazısı konusuna gelirsek… dilin, milletlerin kökünün tayininde şüphesiz çok büyük önemi vardır. Bir milletin dilini tespit edebilecek yeterli kanıtların olmaması, o milletin hangi ırka mensup olduğunun belirlenmesini zorlaştırmakta ve böyle bir durumda bu meselenin çözümünde din, gelenek-görenekler ve sanat eserleri gibi ikinci dereceden kaynakların kullanılması mecburiyeti gündeme gelmektedir. Şüphesiz ki, bunların meselenin çözümünde dil kadar neticeye götürücü olması mümkün değildir. İskitler de dilleri hakkında fazla kaynak bulunmayan kavimlerden biridir. Buna karşın birkaç yerde ele geçen kanıtlar, İskitlerin dilinin hangi gruba ait olduğunun belirlenmesinde yeterlidir. İskitlerin diliyle ilgili bilgileri çivi yazılı metinlerde ve Yunan yazarlarının eserlerinde belirttikleri kelimelerden öğrenebiliyoruz.

İskitlerin hakim olduğu geniş bölgenin İskit kökenli coğrafi adları, Eski Çağ yazarları arasında Türk dilinin yardımıyla Karadeniz’den Hazar Denizi’ne kadar büyük bir sahaya yayılmıştır. Hatta eski yazarların gösterdikleri delillere göre onlara antik Türk dilinde bazı adlar verilmiştir. Bunlara, Temerinda, Karım Paluk, Graucaus örnek olarak verilebilit. “Temerinda” birleşik kelimesinin ilk kelimesi olan Temer, Türkçe “Tengiz” ve Macarca “Tenger” olarak bilinmektedir. İskitler Graucasus Dağı’na Graucasim demiştir. Türk dilinde “kar” “okar”, “yüksek”i nitelemek için kullanılmaktadır. Kıyafetlerine işlenen runik “augan” yazısı, Uygurca “okan” Çağatayca “ogan” yani “Büyük Tanrı”ya işaret etmektedir. İskitlerin Karum Paluk adı da balık gölüne işaret etmektedir.

İskitlerin sadece coğrafya adlarıyla değil, aynı zamanda İskitçe Tanrı adlarıyla da antik Türkçe arasında bağlantı kurulabilmektedir. Herodotos, İskitlerin Hestia’ya “Tabiti”, Zeus’a “Papaeos”, Gaia’ya “Apia”, Aphrodite’ye “Artimpasa”, Poseidon’a “Thamimasadas” dediklerini bildirmektedir. Thamimasadas, Denizin Babası ve Artimpasa, Erdembaşı, bütün cesaretlerin başı anlamına gelmekteddir. Tabiti ise tapınmakla alakalı olup tapımı, tapınmayı gösteriyor. En büyük tanrının adı olan Papaeos, Baba, Dede, Ata manasına geliyor.

İsktlerin diliyle ilgili olarak İran’daki Susa ve civarında bulunan çivi yazılı metinler, onların dilinin Türkçe olduğunu göstermektedir. Oldukça dağınık olan yazılardan İskitlerin Türklüğü de anlaşılmaktadır. Bu çivi yazılı metinlerde Türkçe kelimelere, onira: onamak, orta : oturmak, doldu: doldurak, gik: gök, irtçigi: artmak, katta: katmak; çağrı: oğul, vol: yol, vita yana: öte yana, urun: vurun örnek olarak gösterilebilir. Tarihçi Mordtmann bu metinlerden hareketle İskitlerin Türk olduğunu ve bu yazıtların Türk-Tatar dil köküyle bağlantılı olduğunu kabul etmekte ve bu dile Sakça/Sakaca adını vermektedir. Bu metinlerde, özellikle fiillerin hemen hemen tamamı Türkçedir. Bunu bir tesadüf olarak görmek mümkün değildir.

Kazakistan’da AlmaAta’nın yakınında bulunan Esik Kurganı’nda üzeri yazılı küçük bir kap bulunmuştur. İskitlere ait olan ve 26 harften oluşan bu yazı, Süleymanov tarafından “Han’ın oğlu yirmi üç yaşında yok oldu. Halkın adı da yok oldu.” Şeklinde günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Bu kanıtlardan İskit dilinin Hint-Avrupa dillerinden biri olan Persçe veya Farsça ile alakalı olmadığı, aksine sondan eklemeli Ural-Altay dil grubuna ait olduğu gayet açıktır. Antik yazarların verdiği Tanrı, coğrafya ve şahıs adları, Susa ve civarında bulunan tuğla parçaları ve Esik Kurganı’nda bulunan küçük kap üzerindeki yazı, İskitlerin Türklüğünü göstermek bakımından büyük önem taşımaktadır.

İskit Rünik Yazısının Sonraki Göktürk Yazısına Benzerliğine Dikkat!

İskitlerin Gelenek-görenekleriyle ilgili bilgileri ise, özellikle dönemin Yunan ve Romalı yazarları gayet açık bir şekilde sunmaktadır. Bu yazarların başında Herodotos, Hippocrates, Ovidius ve Strabon gelmektedir. Herodotos’un kitabının 4. Bölümünün tamamı İskitlere ayrılmıştır. Aynı şekilde Strabon ve Hippocrates de İskitlerin kültürlerinden kitaplarında ayrıntılıca bahsetmişlerdir. Bu yazarların eserleri tarihçi gözüyle analiz edildiğinde İskitlerin diğer Türk budunları gibi Atlı-Göçebe kültürde, yazlak-kışlak anlayışıyla yaşamlarını sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Yine bu yazarların betimlemelerine göre İskitler, tüm kültürel unsurlarıyla (tamga geleneği, kan kardeşlik geleneği, nazar boncuğu geleneği, şamanizm geleneği, Göktanrı geleneği, kurgan geleneği, ölülerinin ardından 40 gün boyunca yaktıkları ağıt ve 7 ile 40 duaları, giysilerinin yapısı, savaş karakterleri, isimleri, metal işçilikleri, yaşadıkları ve yayıldıkları coğrafya (Orta Asya’dan-Avrupa’ya)) tamamen bir Türk uygarlığıdır.

Romalı yazar Ovidius da İskitler hakkında ayrıntılı betimlemeler yapmıştır. Bu yazar, M.S. 8 ile 17/18 yılları arasında, Karadeniz’in batı sahilinde yer alan Tomis’teki (günümüzdeki Constanta, Romanya) sürgünü sırasında yazdığı, “Trista ve Epistulae ex Ponto” eserinde, birlikte yaşadığı İskitler hakkında yazmıştır.

Ovidius’un Tomis’te kaldığı süre boyunca, İskit Getae boyuyla iç içe yaşaması ve sürgünde olmasından dolayı çektiği acı ve yabancılık, bu halkla ilgili etnik portresini oluştururken görülmektedir. Bu bakımdan Ovidius’un eserindeki Gatae boyu, görünüş ve konuşma olarak vahşi, hayvani, zalim ve kurtlara benzeyen insanlardan oluşmuş olup, sert keçeden yapılmış giysi ve pantolon giyen, Yunancayı kabaca, Latinceyi ise hiç konuşamayan savaşçı insanlardı. Bu insanlar, genelde yurtlarda yaşar, yazlak ve kışlak için göç ettiklerinde ise atların ve öküzlerin çektiği tekerlekli, üstü kapalı arabalarda konaklarlardı. Ovidius’a göre arabalar gayet konforluydu. İçleri el işi halılarla kaplı olur, her türlü gerekli alet depolanabilirdi. Göç sırasında çocuklar ve yaşlılar bu arabalarda kalırken, erkekler ve kadınlar at üzerinde, arabaların yanında ilerlerdi. Ovidius’a göre Getae boyunun erkekleri gibi kadınları da saygı duyulan zalim savaşçılardı. Çocuklar ise, kız veya erkek olsun çok küçük yaşlardan itibaren at binmeyi, korkusuzca yaşamayı ve savaşmayı öğrenirlerdi. (Sırf bu açıklamadaki kültür unsurları, kurt inanışı bile İskitlerin Türklüğünü kanıtlayan en önemli kaynaklardan biri olma özelliğini taşımaktadır. İskitlerin ve Amazonların Türklüğü hakkında bilgi edinmek isteyen arkadaşlar, bu konuyu kanıtlarıyla ve ayrıntılarıyla açıkladığım diğer yazılarıma bakabilirler.)

26 Harfli İskit Alfabesi

İskitlerin Türklüğünü kanıtlayan bir diğer önemli kanıt da Büyük İskender’in tarihçileri tarafından ortaya konulmuştur. Bilindiği gibi Büyük İskender, Pers İmparatorluğu topraklarını fethettikten sonra M.Ö. 330’larda daha doğuya, Orta Asya topraklarına doğru ilerlemiştir. Önce kuzey-doğuya ilerlemiş ve buradaki İskit boylarıyla çarpışmıştır. Ancak bir sonuç alamamış, bu sebeple güney-doğuya doğru ilerlemiştir. Burada ise Hunların öncüleri ile çarpışmıştır. Önemli olan nokta, İskender’in tarihçilerinin bu budunlardan bahsetmesidir. Tarihçilere göre İskitler ve Hunlar aynı kıyafetleri giymekte, aynı tarzda savaşmakta ve aynı dilleri konuşmaktaydılar. Bu sebeple bu iki buduna İskitler diye hitap etmişlerdir.

Sonraki yüzyılların Bizans tarihçileri de, Türklükleri tüm Dünyaca kabul edilmiş olan Göktürkler ve Kıpçaklar-Peçenekler ile karşılaştıklarında, konuşmalarını, giyinişlerini, davranışlarını ve geleneklerini o kadar benzer bulmuşlardır ki, onların hepsine birden İskitler diye hitap etmişlerdir. (Kaegi, W. E. (2003). Heraclius: Emperor of Byzantium (First Edition) Cambridge:Cambridge University Press, 140-151.).

İskitlerin Türklüğüne dair sunduğum tüm bu kanıtlara ek olarak, Perslerin yaptığı, Ekbatana’ya 5 km uzaklıktaki Nakş-i Rüstem kabartmalarında çok önemli bir ayrıntı vardır. Ancak bu ayrıntıyı Avrupalı tarihçiler görmez, görmek istemez. Bu ayrıntıda Perslerin savaş yaptığı kavimlerin ayrıntılı resimleri vardır. Bu kavimlerden biri de İskitlerdir. Persler, kabartmaya göre İskitlerin üç boyuyla savaşmıştır. Bunlara kendilerinin verdikleri isimler ise, Saka Tigraghauta, Saka Haumavarga ve Saka Tia Para Daray’dır. Bu boyun liderlerinin ismi de Sakesphares, Homarges ve Thamyris’dir (Yani ünlü Tomris: Massagetlerin kraliçesi). Buradaki çok önemli olan nokta, Persler kendileri ile ırksal olarak aynı kavimler olan Medler ve Baktrialıları aynı kıyafetler ve tipler ile resmederken, Yunanlar, Mısırlılar, Fenikeliler, Lidyalılar ve Sakalar, yani İskitleri farklı kıyafetler, farklı silahlar ve farklı tiplerde resmetmişlerdir. Bu fark bile İskitlerin, Avrupalı tarihçilerin savunduğu görüş olan İrani kavim olduğu görüşünü çürütmeye yarayan bir kanıttır. Ancak bu bilgiye hiçbir yerde ulaşamazsınız. Çünkü görmezden gelinir, gizlenir, yalanlanır.

Bir uygarlığın hangi millete ait olduğunu anlamak isteyen Dünya’daki tüm tarafsız tarihçiler önce o uygarlığın dilini ve yazısını analiz eder, sonra diğer kültürel unsurlarına bakarak sonuca ulaşırlar Yukarıda bahsettiğim tüm bu kanıtları okuyan, azıcık kafası çalışan ve yorum yapabilen biri, hatta bir çocuk dahi İskitlerin Türklerle bağlarını anlar.

Aslında İskitlerin 19. ve 20. yüzyıllarda Hint-Avrupalı olduğunu söyleyen ilk Avrupalı tarihçilerin amacı bilim yapmak değil, siyasete yaranmaktı. Onlar da tüm bu kanıtlardan, İskitlerin İslam öncesi Türk uygarlığı olduğunu bal gibi biliyorlardı. Ama hem işlerine gelmiyor, hem de Osmanlının geri kalmışlığına bakarak buna ihtimal veremiyorlardı.

İran’daki Nakş-i Rüstem Kaya Kabartmaları

Eğer bu kavmin Türklükle bağlarını kabul ederlerse, o zaman Avrupalılar tarafından politik ve siyasi olarak uygulanan, Türklerin hep geri kalmış, medeniyeti öğrenemeyen Barbarlar olduğu ve savaşılıp, topraklarından atılmaları gerektiği tezi çok büyük yara alacaktı. İskitlerin Türklükle bağları kabul edilirse, emperyalistlerin ordularını destekleyen en büyük destek, yani kamuoyu ve halk desteği kaybedilecekti. Tarih, medeniyetin ilk zamanından beri siyasetle iç içe ve toplumların hayatları için çok önemli olmuştur. Avrupalı emperyalistler de bunu her zaman bilmekteydiler ve sömürmek istedikleri halkların önce tarihini ezmişler ve yalanlamışlardır (Bu bugün de farklı olgularla medya, sosyal medya ve kurulan gizli emperyalist destekli dernekler tarafından icra edilmektedir.)

Çağdaş Türk Devleti’nin kurucusu Atatürk de buna engel olmak istemiştir. O yüzden en fazla tarihe önem vermiştir. Bu konuda araştırmalar yaptırıp, gerçeği ortaya çıkarttırmıştır. İşte Atatürk’ün büyüklüğünü kanıtlayan bir sebep daha… Bu sebeple şu an İskit konusunda iki ana görüş bulunmaktadır. Birincisi, 19. yüzyılda emperyalizmin geleneğini sürdüren tarihçilerin savunduğu İskitlerin Hint-Avrupalı olduğu görüşü, ikincisi gerçek bilimsel metodlarla incelemeler yapan gerçek tarihçilerin görüşü (İskitlerin Türk olduğunu kanıtlarıyla ortaya koyan ve başta gelen tarihçiler şunlardır: B. G. Niebuhr, A. D. Mordmann, O. Franke, E. H. Minns, M. Ebert, J. Junge, T. T. Rice, O. Süleymanov, E. Seyidof, M.T. Tarhan, Z. V. Togan ve son olarak benim Doçentliğimi almamda en büyük destekçim olan sayın hocam Prof. Dr. İlhami Durmuş. Arzu eden arkadaşlar bu tarihçilerin eserlerini inceleyebilirler.).

Kendi Görüşüm

Ben bir Akademisyen olarak, herhangi bir konu hakkında yazmadan önce o konuyla ilgili tüm yazılanları incelemeye çalışır, birbiriyle karşılaştırır ve en doğru olanı ortaya çıkarmaya çalışırım. Sonrasında ortaya çıkan gerçekleri kabul eder, bunları kendi yorumumla harmanlayıp yazarım. Gerçek tarihçilik budur. Türkiye’de ve Dünya’nın çoğu yerindeki tarih anlayışında eksik olan budur.

Yine de bu anlayışa karşı çıkan ve sadece gerçekleri yazan çok kaliteli Türk ve yabancı tarihçiler de vardır. Ancak bunların önü, Dünya’ya hakim olan ve her devleti etkileyen kapitalist sistem tarafından kesilmekte ve açıklamaları engellenmektedir. İnternet gibi bir nimet varken, bizim amacımız yanlı ve yansız tüm kaynakları incelemeye çalışıp, ona göre yorum yapmaktır. Bu arada Türkler hakkında genel bilgi mahiyetinde bir kitap önerisi yapabilirim. “Jean Paul Roux, Türklerin Tarihi” Görüldüğü gibi yazar bir Fransız olmasına karşın çok objektif açıklamalar sunmaktadır. Hatta kitabında, kendisinin de dahil olduğu Fransız, İngiliz ve diğer önde gelen Avrupalı siyasiler ve tarihçiler tarafından Türkler hakkında yanlı ve yanlış bilgilerin bilerek sunulduğu belirtilmektedir.

KAYNAKLAR

-Aksu, 2002 / Hatice Aksu, “Rumî Motifin İlk Öncüleri”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 182-192.

-ANTHONY, David, The Horse, the Wheel, and Language: How Bronze-Age Riders from the Eurasian Steppes Shaped the Modern World, Princeton University Press, New Jersey, 2007.

-BELİER, Wouter, Decayed Gods: Origin and Development of Georges Dumezil’s “Ideologie Tripartie”, Brill Academic Publishers, Leiden, 1991.

-Belli, 1982= Oktay Belli, “Urartular”, Anadolu Uygarlıklar Ansiklopedisi I, İstanbul, 139-208.

-Belli, 2001a=Oktay Belli, “Excavations at the Upper and Lower Anzaf Urartian Fortresses”, Istanbul University’s Contribution in Turkey Archaeology in Turkey 1932-2000, ed. Oktay Belli, Istanbul University Rectorate Publication, İstanbul, 165-172.

-Belli, 2001b=Oktay Belli, “Giyimli (Hırkanis) Excavation”, Istanbul University’s Contribution in Turkey Archaeology in Turkey 1932-2000, ed. Oktay Belli, Istanbul University Rectorate Publication, İstanbul, 190-194.

-BLAY, Johns, Women and War in the Indo-European World, Nestor ltd., Sanct- Petersburg 1997.

-Blythe, 2001=James M. Blythe, “Women in the Military: Scholastic Arguments and Medieval Images of Female Warriors”, History of Political Thought, Vol. XXII, No. 2, Summer 2001, 242-269.

Bokovenko, 1996=N. I. Bokovenko, “Asian Influence on European Scythia”, Ancient Civilisataion from Scythia to Siberia, 3/1, 97-119.

-BRASHİNSKY, I. B., “Excavations of Scythian kurgans at Lover Don”, Reports of the İnstitute Archeology, C. 133, 1973, s. 60.

-BROOKS, B. A., “Some Observations Concerning Ancient Mesopotomian Women”, The American Journal of Semitic Languages and Literatures, C. 39 S. 3, 1923, s. 187-194.

-Burney, 1971=C. Burney, The Peoples of the Hills, London.

-Cernenko, 2005=E. V. Cernenko, Men at Arms, The Scythians 700-300 BC, ed. Martin Windrow, Osprey Publishing, Oxford.

-Crielaard, 2009=Jan Paul Crielaard, “The Ionians in the Archaic Period. Shifting Idendities in a Changing World”, The Role of Power and Tradition, Ethnic Constructs in Antiquity, edt. Ton Derks and Niko Roymans, Archaeological Studies, Amsterdam University Press, Amsterdam. Çay, 1983=M. Abdülhaluk Çay, “Anadolu’nun Türkleşmesi I (Selçuklu Öncesi)”, Türk Kültürü Dergisi, sayı 239, Ankara.

-Çetindağ, 2002=Yusuf Çetindağ, “Türk Kültüründe Hayvan ve Bitki Motifinin Seyri”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 171-181.

-Çilingiroğlu, 1994=Altan Çilingiroğlu, Urartu Tarihi, Bornova. Dönmez, 2002=Şevket Dönmez, “Ön Asya’da İskitler”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 33-44.

-DAVİS, Kimbal-J. Bashilov-L. T. Yablonsky, Nomads of the Eurasian Steppes in the Early Iron Age, Zinat Press, Berkeley 1995.

-DİODORUS SİCULUS, Bibliotheca Historica, Translated by. C. H. Oldfather, Harvard University Press, London 1989.

-Durmuş, İlhami, (1997), “Anadolu’da Kimmerler ve İskitler”, Belleten, sayı 231, TTK, Ankara, 273-286.

-DURMUŞ, İlhami, “Massagetler”, Bilig, 3, 1996, s. 89.

-FİALKO, Elena, The female burials with weapons among the Scythians. Kurgans of the steppe Scythia., Editorial Naukova Dumka, Moscow 1991.

-GROUSSET, Rene, The Empire Of The Steppes, Rutgers University Press, New Jersey, 1989.

-GULYAEV, I. V.- E. Savchenko, “New graveyard of the Scythian times at the territory of Middle Don”, Russian Archeology, C. 4, 1998, s. 119-129.

-HERODOTOS, Tarih, Çev. M. Ökmen, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2011, (Eserin orjinali 1885’te yayımlandı.)

-HOMEROS, Iliad, Translated by. S. Butler, Orange Street Press, London 1998.

-KOPYLOV, V. P., Burials of the Fifth Century BC at the Elizavetovskaya Graveyard on the Don River, Cimmerians and Scythians, Melitopol 1992, s. 41,42.

-LORRE, N.-Q. Goodrich-A. James, The Trojan Epic: Post Homerica., John Hopkins Ltd., Baltimore 2004.

-MİROSHİNA, T. V., Monuments Of Eurasia Of The Scythian-Sarmatian Epoque, İnstitute of Archeology Publishing, Moscow, 1995.

-PLUTARCH, Parallel Lives, Trasnlated by. A. H. Clough-J. Dryden, Modern Library, New York 1977.

-ROBERTS, J. M., Dünya Tarihi, Çev. İ Erman, İnkılap Kitabevi, İstanbbul 2011.

-ROLLE, Renate, The World of the Scythians, University of California Press, Berkeley 1989.

-SİNOR, Denis, The Cambridge History Of Early İnner Asia Vol. 1., University Of Cambridge Press, New York, 1990.

-SOWERBY, Robin, Yunan Kültür Tarihi, Çev. Ö. Umut Hoşafçı, İnkılap Yayınları, İstanbul 2012.

-STRABO, Geography, Translated by. H. L. Jones, Harvard University Press, Massachusetts, 1961.

-TANNAHİLL, Reay, Sex in History, Little Brown Book Group, London 1992.

-TERENOZHKİN, A.V.- V. A. Ilinskaya, Scythia in the Seventh to Fourth Centuries BC, Naukova Dumka, Moscow 1983.

Bu xəbəri paylaşın: